Kilisin Tarihi Ve Turistik Yerleri**Kilisin Tarihi Yerleri Nereleri 

Kilis Polateli İlçesi Belenözü köyü yakınındaki Ravanda Kalesi Kilis kent merkezine 24 kilometredir.

Kalede arkeolojik bir çalışma yapılmadığından aidiyeti hakkındaki bilgiler yoruma ve yörenin ilk sahiplerine dayanmaktadır. Yesemek’teki Hitit Heykel İşliği yöreye yakın olduğundan kalenin Hitit yapısı ya da Hititler tarafından kullanıldığı görüşü oldukça yaygındır.
Ravanda Kalesi’ne ait basılı kaynaklara dayalı bilgiler XI. Yüzyıla ve bu yıllardaki Haçlı Seferleri’ne dayanmaktadır. 1097 yılından itibaren adından sıkça söz edilen kale I.Haçlı Seferleri’ ne katılan Baudoin’le anılmaya başlandı ve giderek ünlendi.
XII. Yüzyıldan XVI. Yüzyılın başlarına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (SelçukluArtuklu Eyyübi Memluk/Kölemen) kullanılan Ravanda Kalesi 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir.
İslam kaynaklarında “er-Ravendan”  Haçlı kaynaklarında “Ravendel / Ravandal / Ravenel”  Ermeni kaynaklarında da “Aréventen” olarak geçen kale tarihsel süreç içersinde bölgeye egemen tüm beylik ve devletlerce garnizon olarak kullanılmıştır. Özellikle VII.Yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan Hıristiyan – Müslüman çatışmasında “Avasım Sügur” adı verilen bölge içinde kalan Ravanda Kalesi İslam devletlerince Hıritiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri üs olmuştur.
Ravanda Kalesi görüş açısı oldukça geniş yüksek konik bir tepe üzerine inşa edilmiş ve tepenin yamaçları da çıkışı engelleyecek kadar diktir.
Kaleye ait tüm yapılar zirvedeki düzlükte olup düzlük sularla çevrilidir. Surları köşeli ve yarım yuvarlak burçları su sarnıcı ve oldukça büyük bir yapıya ait olduğu sanılan yapı kalıntısı kaleden günümüze kalan mimari başlıca mimari değerlerdir.
Kasteller (Çeşmeler)
Yerel ağızda “çeşme” anlamında kullanılan bu sözcük Arapça kökenli olmasına karşın Karacaoğlan’ın dizelerinde de yer almıştır. “Munbuc’un kapısı altın tokalı / Kimse yaptırmamış felek yıkalı / Ulu şadırvan çatal birkeli / Katsalında apdest alanlar hani. Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri S.N.ERGUN 1942 s.101”
İlde bulunan “16” kastelden (çeşme) bir kısmı özgünlüğünü yitirmiş bir kısmı da susuzdur. Aşağıda açıkladığımız kasteller taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiş yapılardır.
Yöredeki kastel sebil ve şadırvanların suyu kent dışında (ilezi) açılan kuyulardan ve kaynak suları çevresinde yapılan kaptaşlardan sağlanıp; yerleşim birimlerine kanallar su depoları maskemler (savak maslak) ile getirilmiştir.
• Salih Ağa Kasteli
• İpşir Paşa Kastel
• Fellah Kasteli
• Kurdağa Kasteli
• Nemika Kasteli
Hamamlar
Kilis’te taşınmaz kültür varlığı günümüze ulaşan beş tane hamam vardır. Eskiden bu hamamlar katı evsel atıkların (yöredeki adı ‘külhan zibili’) yakılmasıyla ısınır (külhanda yanan zibilin külüne ‘kursümbül / kursünbül’ denir; duvar sıvasında ve damlarda dolgu malzemesi olarak kullanılır) ve kentte bugünkü gibi vahşi çöp deponi alanı olmazmış. Bu alışkanlık yöre ağzında “külhan zembili (külhanda yakılacakların doldurulduğu hasırdan yapılmış araç)”  “külhan zibili (hamamda yakılmak üzere toplanan katı atıklar)”  “külhan şilifi ( külhanda yakılacakların doldurulduğu kıldan yapılmış büyük torba)”  “külhancı eşeği (külhan zibili ve külhan şilifi taşıyan eşek)” gibi söz öbekleri doğurmuştur.
Belirttiğimiz bu hamamlar haç planlı dört eyvanlı ve köşe hücreli olup; hepsinde “soğukluk ılıklık sıcaklık” bölümleri vardır. Kilis’teki hamamlarda bir de “mağdas” adı verilen “su tekneleri” bulunmaktadır. Farklı din ve inançlı kişilerle birlikte yaşayan Kilisli bu “mağdasları” Yahudilerin kullanması için yapmış yaptırmıştır.
• Eski Hamam
• Hoca Hamamı
• Paşa Hamamı
• Hasan Bey Hamamı (Çukur Hamamı)
• Tuğlu Hamamı (Yeni Paşa Hamamı Daltaban Paşa Hama
Konaklar
Konut yaptıracak olanlar ustaya gider:”bizim evde kibleye boyraza karşı iki taga (pencere) bir kapı ev yaptıracağım.” diyerek taş ustasıyla anlaşırmış.
Yapım işi saptanan zamanda bitmezse ev sahibi çalışanlara yemek verirmiş. ‘Hamislik’ adı verilen bu yemek verilmezse yonucular kendi aralarında ‘şirin gel’ diye karşılıklı konuşurlarmış.
Yonucular işe ustada önce geldiği için evin hanımı ustadan önce tanırlarmış. Usta iş yerine geldiğinde yonuculara! musavat iyi mi?’ diye sorar; musavat yani evin hanımı güler yüzlüyse ‘evet usta musavat iyi’ der; asık suratlı ise ‘yok usta musavat taş keşkeşe’ dermiş.
• Kilis Evi
• Neşet Efendi Konağı
• Yaşam Alanları- Kullanılan Mekanları
• Ahmet Bey Konağ
• Azize Uygur
• Hayrettin Mimaroğlu
ifayet Barışkan
• Meliha Üzümbalı
• Muhlis Salihoğlu
• Safder Tümay
• Zübeyde Ülgen Neci
Örenin Kültür Alt Yapısı - Arkeolojik Alanlar
YÖRENİN KÜLTÜR ALTYAPISI
Mezopotamya’dan Filistin’e kadar uzanan Bereketli Hilal / Verimli Hilal (Fertile Crescent) Bölgesi’nin kuzeybatı kısmında yer alan Kilis ve yöresi; aynı zamanında Küçük Asya’yı Ön Asya’ya bağlayan yollardan biri üzerindedir.
Arkeobotanik araştırmalarına göre buğday arpa zeytin üzüm gibi yeme içme kültürüyle ilgili tarımsal ürünlerin kültüre edildiği topraklar olan “ Verimli Hilal Bölgesi” aynı zamanda neolitik kalkolitik kültür katmanlarının (Tell Halaf / Tel Halaf / Halaf ve Tel-el Obeyd Kültürleri) da yayılımı alanı içerisindedir.
Kilis’te Yapılan Arkeolojik Çalışmalar
Kilis ve yöresinde 1968 yılında başlayan arkeolojik incelemeler 1987 1988 yıllarında arkeolojik yüzey araştırmalarına 1989’da da arkeolojik kazı çalışmalarına dönüşmüştür.
T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Hacettepe Üniversitesi parasal destekleriyle sürdürülen bu çalışmalara Alman Arkeoloji Enstitüsü İngiliz Arkeoloji Enstitüsü T.C.Kilis Valiliği ve Kilis Belediyesi de katkı sağlamıştır.
2000-2003 yıllarında gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında bölgede toplam 147 adet arkeolojik merkez (62 höyük8 tepe yerleşmesi 22 yamaç yerleşmesi 16 düz mekan 11 kale 17 paleolitik buluntu 6 kaya oyuğu mezarı 6 mezarlık 3 doğal mağara 2 kireçtaşı ocağı 1 su kanalı 1 su kemeri) saptanmıştır.
Yüzey araştırmalarında 39 Geç Kalkolitik Çağ 47 Eski Tunç Çağı 38 Orta Tunç Çağı 39 Geç Tunç Çağı 40 Demir Çağı yerleşimi belirlenmiştir.
Bugüne kadar yapılan tüm arkeolojik çalışmalara göre yörede Geç Kalkolitik Dönem’den (M.Ö:3500 - 3000) Roma İmparatorluğu Dönemi’ne kadar (30 - 395) süren stratigrafik bir süreklilik söz konusudur.
Ören Yerleri
Kurukastel Ören Yeri

Kilis İli’nin kuş uçumu 3 km. batısında yer almaktadır. Kurukastel su kaynağının kuzeyindeki üzüm bağlarının bittiği yerde başlayan yaklaşık 30-40 m yükseklikteki tepe arkeolojik yerleşim yeridir.
Tepede bulunan gözetleme kulesi ve çevresindeki mimari kalıntılar “I.Derece” ; tepenin güneyi eteğinde konuşlanan yerleşim yeri de “III. Derece” arkeolojik sit olabilecek değerlerdir.
Ağcakent Ören Yeri
Musabeyli İlçesi Akçakent Köyü Haraba yöresindedir. Erken Bizans Dönemi’ne ait bir köy yerleşkesi olduğuna dair arkeolojik buluntu ve kalıntılar vardır. Kalker kökenli moloz taştan yapılmış bu kalıntıların bulunduğu alan mozaik kaplı ve üzeri örtülüdür.
Askeri Yapılar
Evliya ÇELEBİ Seyahatnamesi’nde Kilis’te kale ve surlardan söz etmesine karşın günümüze bu yapılardan hiçbiri ulaşamamıştır.
Ravanda Kalesi
Afrin Çayı’nın doğusunda Belenözü Köyü sınırlarındadır. Oldukça geniş bir açısı olan kale yüksek konik bir tepe üzerine kurulmuştur. Kaleye ait yapılar zirvedeki düzlüktedir
Surlar ve birbirinden farklı uzaklıkta köşeli ve yarım yuvarlak biçiminde olan burçlarının bir kısmı hala ayaktadır. Kalenin içinde iki büyük su sarnıcı ile büyük bir yapıya ait olduğu sanılan kalıntılar vardır. Yörede arkeolojik bir çalışma yapılmadığından aidiyeti hakkındaki bilgiler tahmine ve yörenin ilk sahiplerine dayanmaktadır. Yesemek yerleşimi yöreye yakın olduğundan Hitit yapısı (İ.Hakkı Konyalı’ya göre kalede Hitit mimarisine ilişkin izler vardır) ya da Hititler tarafından kullanıldığı görüşü oldukça yaygındır.
Kaleye ait kesin bilgiler XI. Yüzyıla ve bu yıllardaki Seferleri’ne dayanmaktadır. İslam kaynaklarında “er-Ravendan” Haçlı kaynaklarında “Ravendel/Ravandal/Ravenel”  Ermeni kaynaklarında da “Aréventan” olarak geçen kaletarihsel süreç içerside bölgeye egemen olan tüm devletlerce kullanılmıştır. Özellikle VII. Yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan Hıristiyan-Müslüman çatışmasında “AvasımSügur” adı verilen bölge içersinde bulunan Ravanda Kalesi İslam Devletlerince Hıristiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri olmuştur. 1097 yılından itbaren adından sıkça söz edilen kale I.Haçlı Seferi’ne katılan Baudouin’le öne çıktı ve ünlendi. XII. Yüzyıldan XVI. Yüzyılın başlarına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (Selçuklu Artuklu Eyyübi Memluk) kullanılan Ravanda Kalesi 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçti.
Cami ve Mescitler
Osmanlı Devleti kayıtlarına göre Kilis’te “55” cami “10” mescit bulunmakta. Ama bunlardan “11” cami “2” mescit günümüze ulaşabilmiş; “13” cami sonradan yapılan onarımlarla özgünlüğünü yitirmiş; “31” cami de tamamen yok olmuştur.
Ulu Cami Alacalı Cami Akcurun Camisi ve Ali Çavuş Camisi Osmanlı Dönemi öncesi yapılardır.
Bu dönem yapılarından Ali Çavuş Camisi’nin adı kalmış; Alacalı Cami onarımlarla özelliğini yitirmiş olup; özgünlüğünü koruyarak günümüze ulaşabilen sadece Ulu Cami ile Akcurun Camisi’nin minaresidir.
Diğer cami ve mescitler Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapılarıdır.
• Osmanlı Dönemi Öncesi Yapılar
• Osmanlı Devleti Dönemi’nde Yapılan Camiler
Ulu Cami (Cami-i Kebir)
Kilis’in en eski mahallelerinden Hacı Gümüş Mahallesi (Hurufat Defteri’ndeki kayıtlarda Sibat Mahallesi) Ulu Cami Sokak No:41 adresinde bulunan bu cami Kilis’in en eski ve en büyük camisidir.
Kıbleye parelel olarak uzanan dikdörtgen planlı ve mihrap önü kubbeli olan bir camidir. Kubbesinin doğu ve batı bölümleri çapraz tonozlarla örtülüdür. Son cemaat yeri olmayan caminin mihrap önü kubbesi “7.30 m” çapında olup; iki sahın boyunca uzanmaktadır. Dört tane gömme ayağa oturan kubbe tuğladan yapılmış ve dışı saçla kaplanmıştır. İçi yuvarlak dışı onikigen olan kubbe kasnağında kemerli on iki pencere bulunmaktadır.
Harimin orta eksenine yerleştirilen mihrap sivri kemerlidir. Nişindeki mukarnaslar ile ahşap malzemeden yapılmış minber yapılmıştır.
Caminin harimi kuzeydeki avluya açılmakta olup avlunun doğusunda ve batısında medrese hücreleri bulunmaktadır.
Avluya kuzeydoğudaki portaldan ve batıdaki kapıdan girilmektedir. Basık kemerli kapı açıklığından çapraz tonozla örtülü ara mekana geçilir. Beşik ve çapraz tonozlarla örtülü avlunun etrafındaki hücrelerle revak düz damlıdır.
Avlunun kuzey yönünde yığma ayakların ikisinde birer mihrap nişli vardır. Sivri kemerli üzeri çapraz tonozlarla örtülmüş revaklı alan geçmişte (Hurufat Defteri kayıtlarındaKilis’te Cami-i Kebir Şafiye Mescidi) “Şafiler Mescidi / Cami- Kebir Eyvanında Şafii Camii” olarak kullanılmıştır.
Kaidesi kare planlı olan minare sarı/sarımtrak ve siyah düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Kaidenin üst köşeleri pahlı olup güney yönünde basık kemerli bir kapısı vardır.
Çokgen olan minare gövdesi sekizgen bir pabuç üzerinde yükselmektedir. Minarenin peteği ile külahı bileziksiz gövdesi gibi yalındır. Alemi bulunmayan minare tek şerefelidir. Şerefealtı bindirmeliklerindeki mukarnaslarla peteğin üst kısmına ajur tekniğiyle yapılmış yıldız motifleri yapının dikkat çeken süslemeleri arasındadır
Camideki göze çarpan süslemeler harime açılan portalda portalın iki tarafındaki mihrabiyelerin üzerinde ve mihrapta toplanmıştır. Yuvarlak kemerli portalın kemer karnı ve kemerin bindiği gömme ayaklarda sekizgen; alt kemerde kare dikdörtgen; baş kemerde de dikdörtgen geometrik şekillere yer verilmiştir. Portalın iki yanında bulunan mihrabiyeler de pahlı silmelerle çevrilmiştir.
Yaptıranı ve yapanı bilinmeyen bu camide renkli düzgün kesme taş kullanılmış olup; 1924 yılındaki onarımını Halep’in ünlü mimarı Hacı Ahmet Azizi gerçekleştirmiştir.
Akcurun Camisi
Hacı İlyas Mahallesi’nde (eski kayıtlarda Kızılca Mahallesi) kendi adıyla bilinen çarşıdadır.
Kilis ağzında “curun” sözcüğü “yalak havuz” anlamını taşıdığından caminin içindeki kuyunun havuzu nedeniyle bu adı (curun ak taştan yapılmış havuz) vermişlerdir. Geniş bir avlusu bulunan caminin çevresi medrese hücreleri ile çevrilidir.
Akcurun Camisi dikdörtgen planlı olup; iki sahınlı son cemaat yeri ile tek sahınlı harimden oluşmuştur. Son cemaat yeri çapraz tonozlarla örtülmüş; tonozlar da; beş yığma beş gömme ayaklarla harimin kuzey tarafındaki konsola oturtulmuştur.
Son cemaat yerinden harime basık kemerli bir bir kapıdan girilir. Kapının iki yanında dikdörtgen biçiminde düz atkılı üç tane pencere vardır.
Süssüz bir niş olan mihrap oldukça sadedir. İki yanında dikdörtgen biçimde düz atkılı iki üstünde de sivri kemerli muhdes büyük bir pencere vardır.
Mihrabın sağ tarafında mermerden yapılmış minber de mihrap gibi yalın ve süssüzdür.
Avlunun kuzeybatı yönünde olan minarenin dikdörtgen bir kaidesi olup; kaidenin üst köşeleri pahlıdır. Sekizgen olan pabuçla minarenin gövdesi arasında iki tane sekizgen silme vardır. Gövdesinde bir tane kuşak bulunan minarenin şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuştur.
Alacacı Camisi (Katran Camisi)
1460 yılında Hacı Yusuf Ramazanoğlu Emir Nasreddin yaptırılan bu cami İnaplıkütah Mahallesi’nde ( Hurufat Defterlerindeki kayıtta Kızılca Mahallesi İplik Pazarı ) olup diğer adı da Küçük Cami’dir.
Yöre halkının “Katrancı Camisi” adıyla andığı bu yapı gördüğü onarımlarla özgünlüğünü yitirmiş yerine 1962 yılında bugünkü cami yapılmıştır.
Osmanlı Devleti Dönemi’nde Yapılan Camiler
• Tekke (Tekye) Camisi
• Hacı Derviş Camisi
• Kadı Camisi
• Muallâk Camisi (Hasan Bey Camisi)
• Hindioğlu Camisi
• Çalık Camisi
• Pirlioğlu Camisi
• Hasan Attar Camisi
• Zeytinli Camisi
• Şeyh Camisi
• Cüneyne Camisi
• Şeyh Hilal Camisi (Şeyh Ahmet Camisi)
• Şeyh Süveden Camisi (Hacı Özbek Camisi)
• Tabakhane Camisi
• Murtaza Ağa Camisi
• Şeyh Süleyman Camisi ( Şeyhler Camisi)
• Kürtler Camisi
• Mehmet Paşa Camisi Minaresi
• Şeyh Efendi Tekkesi (Nakşibendî Tekkesi)
Tekke (Tekye) Camisi
Cumhuriyet Alanı yakınında olup adını verdiği Tekke Mahallesindedir. Bazı kaynaklarda “Canbolai CamisiCanboladiyye Camisi Canboladoğlu Camisi” adlarıyla geçen cami “Canbolad Paşa Külliyesi’nin” merkez yapısıdır.
Evliya Çelebi’nin “Canboladoğlu’nun padişahane (padişaha yakışacak) camii” sözüyle betimlediği bu camininvakfiyesindeki (vakıf senedi) adı “Tekke Camisi’dir.”
Canbolad Bey Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin hayranlarındandı; onun adına yaptırdığı tekkenin önüne bu camiyi yaptırdı ve “Tekye Camisi” adını verdi.
Bu cami taşıdığı teknik özellikler yanında görünüm itibarıyla da yöresindeki benzeri yapılardan farklı olup; yerel teknik uygulamaların dışında Osmanlı sanatıyla entegre olmuş nitelikler taşımaktadır.
Görünüm mimarisi bakımından Kilis’in en önemli camisi olan bu yapı kuzey yönü ve buradaki cümle kapısı kapının doğusundaki ve batısındaki pencereler pencere alınlıklarındaki çiniler çörtenler ve çörtenlerin altındaki rozetlerustalıkla sanatı birleştiren uygulamalardır.
Yapının diğer üç cephesinde altlı üstlü pencereler (üstteki pencereler vitraylı) yer almaktadır. Bu pencerelerin tümü düz atkılı ve dikdörtgen olup pervazları siyah sarı renkli mermerdir.
Yöresi medrese hücreleri ile çevrili olan caminin geniş bir avlusu ve görkemli bir giriş kapısı vardır. Zemini beyaz taşlarla döşenmiş olan avlunun sağında çift bilezikli bir kuyu ve önünde taştan yapılmış bir abdesthane bulunmaktadır.
Harimi örten tek büyük bir kubbe beş kemerli son cemaat yeri ve kare planı yapının temel özelliklini oluşturur.
Çokgen kasnaklı olan kubbe “14.40 metrelik çapıyla Kilis’in en büyük kubbesidir. Son cemaat yeri ile harimin tüm alanı kubbelerle örtülmüştür. Büyük kubbe görkemli görünümü ve diğer kubbelerle ahenkli uyumuyla dikkatleri üzerine çekmektedir.
Tekke Camisi’nin akıldan çıkmayacak bölümleri mihrabı ve minberi olup; ustalık kadar (taş işçiliği ) kullanılan taşlar ve renkler de belleklerde iz bırakacak kadar güzeldir.
Mihrabın taşlarının özenli ve düzenli işlenmesi kimi meraklılara göre caminin yapım tarihinin - hangi tarihte yapıldığının ipucunu verir.
Dokuztaş basamakla çıkılan minberde de yapı ve renk bakımından değişik taşlar kullanılmıştır. Evliya Çelebi’nin de hayranlıkla betimlediği bu yapı döneminin en güzel örneklerinden biridir.
Yarım daire biçimindeki mihrabı Kilis’te özgünlüğü koruyan iki mihraptan biridir. Renkli mermer kullanılarak yapılan süslemeleri birbirine geçen motifleriyle Zengi ve Memlük sanatı izlerini taşır.
1553 yılında yapılan minberin tümü renkli mermer özgündür. Harimdeki ilgi çeken objelerin başında gelen minbermermer işçiliği yanında bitkisel ve geometrik örgeleriyle ünlüdür.
Harimin kuzey yönünde ağaçtan yapılmış mahfiller de özgün olup balkon biçimindedir.
Minare caminin kuzeybatı köşesinde son cemaat yerinin hemen yanındadır. Siyah ve beyaz kesme taşlardan yapılan kaidenin köşeleri mukarnaslı gövdesi de üç bileziklidir. Silindirik bir görünümü olan gövde yuvarlak olmayıp çokgendir. Kilis’in en yüksek minaresi olan bu yapının şerefe altı derin hücreli mukarnaslarla doldurulmuştur. Külahı da taş olan minarenin mazgal biçiminde beş adet penceresi vardır.