49 Muşun Tarihi Ve Turistik Yerleri
|
|
|
|
TARİHİ ESERLER
Ancak bu araştırmalar daha çok belirli yerlerde yoğunlaştırılmış, bunun dışına pek çıkılmamıştır. Alpaslan Barajı nedeniyle Murat Nehri boyunca araştırma yapan M.S. Rothman, Yağcılar Höyüğü yakınındaki Yeroluk (Palas) ve Bozbulut’ta (Komus) bazı araştırmalar yapmıştır. Etkin bir kültürün egemen olduğu bölgede yer alan Muş ve çevresinde Erken Tunç Çağa ait C.A. Burney sekiz, M.S. Rotman ise bunların dışında yirmi höyük tespit etmiştir. Ayrıca bu merkezler ile Elazığ bölgesi arasında bir ilişkinin var olduğu ortaya konulmuştur. Yağcılar (Evran) Höyüğü
Dolabaş Höyüğü Bostankale Höyüğü Mercimekkale Höyüğü Aradere Köyü Mezarlığı Malazgirt Yeniköy (Alyar) Kaya Mezarı
Hacı Şeref Camii Bir Selçuklu yapısı olan çok yıkık durumda Arslanlı Han’ın içindedir. Mimari özelliklerinden XVII yy’la tarihlenmektedir. Bir son dönem Osmanlı yapısıdır. Ana mekânı kare planlıdır Ana mekan ortada büyük yanlarda basık kubbelerle örtülmüştür. Sade mihrabı yuvarlak kemerli ve niş biçimindedir. Sonradan eklenen son cemaat ahlat taşından 1997 yılında eklenmiştir. Sivri kemeri niş biçiminde taç kapı kesme taştandır. 1318’de yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yapı Abdulhamit Han tarafından yaptırılmıştır. Alaaddin Bey (Paşa) Camii Bulanık Mollakent Camisi
MEDRESELER Mollakent Medresesi
KİLİSELER TÜRBE VE YATIRLAR
İbrahim Samidi (Zerzemi) Alaaddin Bey (Paşa) hamamının karşısındaki bahçededir. Arabistan’dan geldiği rivayet edilmektedir. Taş binanın altındadır, türbe dikdörtgen planlı arka arkaya iki odadan oluşmaktadır. 1. odanın girişi kuzeyden olup kıble duvarında bir mihrap mevcuttur mihrabın doğusunda sandukanın bulunduğu esas türbeye geçişi sağlayan kapı vardır. Bu mezar ve türbeye ait moloz ve kesme taş yapı tam orijinal görünmektedir. Sandukanın içi küçük bir odacık şeklinde boş bir mekândır ve buraya sandukanın doğu batısında girilmektedir. Türbenin yapımı Selçuklu Türk mezar mimarisini hatırlatmaktadır. Akıtlarda görülen iç içe odalar ve bu odalardan birinde gömü yerinin bulunması bir benzerlik teşkil etmektedir. Ayrıca kara mescit kısmı kümbetlerin üst kısmı, kümbetlerin mumyalı kısmını hatırlatmaktadır. Sanduka içerisindeki küçük odacık insanların bu mekanda bu mezar sahibinin ruhu ile irtibat kurmak amacını izhar anlamını taşımaktadır ki bu özelliği ile İslam öncesi inanışların izlerini taşıdığı kanaatini uyandırmıştır. Bu türbede yöre insanları ruhi bozukluklara, çeşitli sıkıntılara ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için dua etmektedirler. Hastalar haftanın Çarşamba günleri getirilerek bir müddet sanduka içerisindeki küçük odacıkta bekletildikten sonra alıp götürülmektedir. Bu işlem üç Çarşamba günü üst üste tekrarlandıktan sonra hastaların sağlıklarına kavuştuklarına inanılmaktadır.
Bir rivayete göre de Müştak Babanın garip hallerini hazmedemeyen avam tabakası tarafından hayretle karşılandığı için boğdurulmuştur. Diğer bir rivayete göre ise zalim Alaadin Bey Müştak Babanın Saray ile olan yakınlığını öğrenir ve zulmünü Sarayın duyacağı endişesi ile Müştak Baba’yı Muş’a davet eder, Müştak Baba başına gelecekleri bile bile Muş’a gelir ve boğdurulur. Müştak Baba şehitlik mertebesine ulaşarak gece gündüz aşkıyla yanıp tutuşup Allah’ına kavuşmuştur. Şahadetini daha önceden bildirdiği söylenir. Müştak Baba mezarı Abdurrahim YEŞİLBAŞ isimli şahsın evinin avlusundadır. Tek bir mezar olup, avlu zeminde 30 cm yükseklikte mozaikli beton ile yapılmış bir sanduka ve yenilenmiş şahidelerin etrafı ve üzeri demir kafes içine alınmış durumdadır. Mezarın orijinal şahideleride bu kafes içerisinde muhafaza edilmektedir. Bu tadilat 1983 yılında Taha YEŞİLBAŞ tarafından yapılan onarım esnasında yapılmıştır.
Seyyid Ahmed (Hacı Gal) Hazretleri
KÖPRÜLER
Kaynak.Muş Valiliği... |
|
.jpg)
Tarihe yön veren önemli devletlerin egemenliğinde kalmış olan Muş sınırları içinde bir kazı ve birkaç yüzey araştırması dışında bu güne kadar ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır. Gerçekleştirilen çalışmalar ise, Muş’ta dönemin önemli kültür ürünleri olan, İÖ. 2000 boyalı seramiğinin bulunmadığını, buna karşın İÖ. 2. binin başlarında itibaren bölge Hurri ülkesi olarak anılmış ve İ.Ö. 2. binin ortaları ve sonraları ise Hurri-Mitanni devletinin toprakları içerisinde gösterilmesi yerleşim varlığını göstermesi açısından önemlidir. Yapılan bu yüzey araştırmalarında Kalkolitik dönemden Ortaçağa kadar süregelen kültürlere ait seramikler bulunmuştur. 
yaygın bir rivayete göre Muş ilinde korkunç bur kuraklık yaşanmıştır. Yaşanan bu kuraklık döneminde Muş ovasında sadece Sekavi beyinin ekmiş olduğu mercimekten başka hiçbir ürün yetişmemiştir. Sekavi Beyi topladığı mercimekleri üst üste kale gibi yığmıştır. Bir gün yanına oldukça ihtiyar biri gelmiş. Rivayete göre bu ihtiyar Hz. Hızır’dan başkası değilmiş. İhtiyar Bey’e “Allah rızası için bir avuç mercimek ver” demiş. Sekavi Beyi mercimek vermemek için bin bir yalan uydurmuş ve “eğer benim mercimeğim var ise taş olsun” demiş. Bunun üzerine Hz. Hızır “Allah’ım bu beyin Mercimeklerini taş et” diye beddua etmiş ve bütün mercimekler taş olmuş. O gunden sonra bu yere Mercimekkale adı verilmiş.
Ulu Cami
XVIII yy. başlarında şehrin valisi Alaaddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Ana mekanı kare planlıdır ve dokuz neflidir. Orta büyük ve yanlarda küçük kubbelerle örtülüdür. Orta nefte yer alan mihrabı sutunçeler ve bitki motifleriyle bezelidir. Taç kapının yanlarında kabartma kandil motifleri vardır. Minaresi iki renkli kesme taştan yapılıdır. Kare kaideli silindir gövdelidir. Gövdenin ortasında iç içe geçmiş çınar ağacını andırır bitkisel motiflerden bir kuşak oluşturulmuştur.
Mahsut Paşa Medresesi. Mahsut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Muş İli’nin en büyük medresesidir Abdurrahman Hoca, İlyas Sami Bey gibi âlimler ders vermişlerdir. Bu medresede İslam Hukuku, Meal, Sarf, Mantık Beyan, Hesap, Hadis, İçtimaiye gibi ilimler okutulmuştur.
Muş şehir merkezinde yukarı çarşıdadır. 1307’de Miralay Seyfi Bey tarafından yapılmıştır. İki katlı olarak yapılmıştır. Alta kattı kesme taştan, üst katı Selçuklu mimari yapısına uygun olarak kerpiçten yapılmıştır. 613 metre kare üzerinkurulan hanın birinci katında emanethaneler, kuyumcular, manifaturacılar, bakırcılar ve gümüşçüler çalışırdı. İkinci kat ise otel olarak kullanılmıştır. Her iki katta toplam 52 dükkân olan han 1916 Rus İşgalinde tamamen tahrip edilmiştir. İpek yolu üzerinde olan Erzurum-Muş-Bitlis güzergâhı takip edilmiştir.
Kesik Baş
Şeyh Halil ve Şeyh Mustafa
Abdulvahap Gazi Türbesi Ve Çatbaşı Şehitliği
Ayrıca Kale Mahallesi mezarlığında 2 evliya mezarı daha vardır. Bunlar Durmuş Baba ve Derviş Ömer’dir. Bunlar hakkında hiçbir bilgi yoktur.
Hasbet Kalesi
Kepenek Kalesi
Evliya Çelebi ve Malazgirt Kalesi
Murat Irmağı Köprüs.Muş – Varto yolu üzerinde Muş şehir merkezine 10 km uzaklıktadır. Bir Selçuklu yapısıdır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemek-tedir. 1817 tarihli mermerden kitabesinin onarımlarla ilgili olduğu sanılmaktadır. 143 m uzunluğunda, 4.77 m genişliğindedir. Yüksekliği 16 – 18 m’dir. 12 gözlüdür. Günümüzde orta ayaktan yıkılmıştır.
Anadolu’nun fethini izleyen yıllarda zaman-la Türkleşen Muş’un eski yerleşim düze-ni ve sokak dokusu esas itibari ile tipik bir Türk kenti havasını yansıtır. Diğer yörelerimizde olduğu gibi buradaki konut mimarisinin oluşumunda da temel etki milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat tarzı ve ihtiyaçlarıdır. Ayrıca mahalli mimarisi, gelenekleri ve malzemesi ile iklimin ve coğrafyasının zorlayıcı gerekleri de bu oluşumdaki diğer etmenlerdir. Bölgedeki diğer illerin yerleşimlerindekine benzeyen sokak dokusu içinde yer alan evler, genellikle havuş (avlu) gerisinde yükselen iki katlı kuruluşlardan ibarettir. Eski Muş evleri genel plan şemaları itibarı ile diğer şehirlerdeki (Doğu ve Güney Doğu) evlerle paralellikler ortaya koymakla birlikte mekân isimlendirmelerinde yer yer farklılıklar göstermektedir.Sokakla bağlantılı cümle kapısı ile geçilen havuşun (avlu) bir yanında tandırlık, erzak deposu ve çardak görevi gören ağaç altı oturmalıklar yer alır, birçoğunda ise bunlarla birlikte ahır da mevcuttur.
Pencerelerde cumba yerine önem verilerek yapılan, genelde sade olan korkuluklar kullanılmıştır. Evlerinin giriş kapılarının her iki yanını süsleyen iki sütunçe üzerine çiçeklik nişleri vardır. Kapılar çift kanatlı olup genelde metal ağırlıklı yapılmıştır. Kapılar sade görünümlü kapı tokmakları ya da kilit bağlantıları ile yapı malzemesini tamamlar. Kapıların içeri açılan kısmında girişi sağlayan bir basamak yüksekliğinde seki bulunur. İçeride alt kat, genelde mutfak, banyo, tuvalet ve zahire odası ile birlikte merdiven boşluğunu oluşturan girişlerden oluşur. Yukarı çıkıldığında, esasen geleneksel Türk konutunda yer alan sofa ile aynı amacı taşıyan ve alt kattan uzanan ahşap merdivenle çıkılan bu ilk ve evin en geniş kısmını oluşturan mekânlar, cepheye bakan daha çok sohbet amacıyla kullanılan büyük salonlardır. Bu salonlarda ahşap veya taştan, pencere önlerinde sedirler bulunmaktadır. Üst katta yer alan bütün mekânlar (odalar), bu salon etrafında sıralanır. Misafir odası olarak adlandırılan ve büyük salonun etrafında ön cepheye bakan bazen birden fazla olan, evin en güzel eşyalarını içerisinde de barındıran ya da diğer odalara göre daha gösterişli olan bu odalar, misafir ağırlama, sohbet etme amaçlı yapılmıştır. Evlerde mekânları bir birine bağlayan kapılar basit ve gösterişsizdir. Çok büyük bir çoğunluğu tek kanatlı olan kapıların hemen hemen hiç birinde süsleme yoktur. Bütün kapılar eşikli ve demir mandallı kapı kolu sistemi ile yapılmıştır. Kapı boyutları, bulundukları konuma ve fonksiyonlara göre değişik ölçüler vermektedir. Genelde her oda da küçük ahşap dolaplar (gömme) ve büyük çift kanatlı, çekmeceli yataklıklar mevcuttur.
Mutfaklar, evin önemli ve geniş yerlerinden biridir. İçerisinde ocak (niş şeklinde) diğer adıyla şömine bulunur. (Bazı yapılarda yoktur.) Yemek odasının hemen altında bulunduğundan mutfaktan yemek odasına, yiyecek ve içecekler asansörvari bir makara sistemiyle duvar içerisindeki boşluktan çıkarılır ve indirilir.